İlyada: Arkeoloji ve klasik filoloji perspektifinden Homeros okumaları

4. Oturum: İlyada 7.-9. Kitap/Bölüm

İçerik

Homeros'un İlyada destanının 7. ila 9. kitaplarını arkeolojik ve klasik filoloji bakış açılarıyla incelemektedir. Bu bölümlerdeki ana olay örgüsünü, önemli karakterleri (Zeus, Akhilleus, Hektor, Agamemnon, elçiler) ve onların motivasyonlarını tartışmaktadır. Ayrıca, destanda anlatılan savaş sahneleri ve materyaller (kalkanlar, kılıçlar, zırhlar, savaş arabaları) gibi unsurların Miken dönemi maddi kültürü ile karşılaştırılması yapılmakta, böylece metnin potansiyel tarihi gerçeklikleri aydınlatılmaktadır. Destanın anlatı teknikleridinleyicinin hikayedeki konumu ve antik Yunan eğitimindeki rolü gibi konulara da değinerek, İlyada'nın kültürel önemini vurgulanmaktadır.

Etkinlik şifrelerini almak için arkeoakademi@gmail.com adresine mail atabilir veya sosyal medya hesaplarından bize ulaşabilirsiniz.

4. Oturum: İlyada: 7-9. Bölüm

Aktarıcılar: Ozan Yıldırım (Arkeolog, profesyonel turist rehberi), Özge Acar (Klasik filolog, profesyonel turist rehberi). Etkinlik süresi: 130 dakika.

Yukarıdaki etkinliğin içeriği hakkında fikir sahibi olmanız için aşağıdaki videoları hazırladık. Youtube videolarını etkinliğin fragmanı olarak düşünebilirsiniz. Etkinliğin tamamını izlemek için arkeoakademi@gmail.com adresinden veya sosyal medya hesaplarımızdan bize ulaşabilirsiniz. Şifreli içerikler belirli bir ücret karşılığında paylaşılmaktadır.

Homeros'un İlyada'sı Kitap 7-9 ve Miken Maddi Kültürü

Bu brifing belgesi, Homeros'un İlyada destanının 8. ve 9. kitaplarının ana temalarını, önemli olaylarını ve karakter gelişimlerini ele almaktadır. Ayrıca, dönemin maddi kültürüne ve savaş kostümlerine arkeolojik ve klasik filoloji perspektiflerinden bir bakış sunulmaktadır.

İlyada Kitap 8 ve 9: Olay Örgüsü ve Ana Temalar

8. ve 9. kitaplar, İlyada'nın anlatı akışında kritik bir dönemeç noktası oluşturur. Özellikle 8. kitap, Akhaların yenilgisinin doruğa ulaştığı ve Akhilleus'a olan ihtiyacın belirginleştiği bir zemin hazırlığıdır. Bu kitaplar, Akhilleus'un öfkesinin ve hikayenin ana odak noktasının tekrar vurgulandığı bölümlerdir.

8. Kitap: Zeus'un Hakimiyeti ve Akhaların Geri Çekilişi

  • Zeus'un Yönetimi Ele Alması: Kitabın başında Zeus, daha önceki bölümlerde tanrıların savaşa müdahalesine "yeter" der ve savaşın yönetimini bizzat üstlenir. Olympos'tan İda Dağı'na inerek savaşın gidişatını kendi iradesine göre yönlendirme kararı alır.
  • Zeus'un Karakterinin Farklı Yönleri: Kaynak, aynı zamanda Zeus'un karakterinin farklı yönlerini de gözler önüne serer. Tehditkar tonunun yanı sıra, Athena ile olan konuşmasında daha yumuşak ve şefkatli bir tavır sergiler.
  • Kaderin Terazisi: Zeus, Akhalar ve Troyalıların kaderini belirlemek için bir terazi kullanır. Bu terazi, onun kişisel kararlarından ziyade, kaderin işleyişini gösteren bir araçtır.
  • Akhaların Zor Durumu: Terazinin Troyalılar lehine ağır basmasıyla birlikte Zeus, yıldırımlar ve şimşekler göndererek Akhaları zor durumda bırakır. Bu durum, savaşın seyrini tamamen Troyalılar lehine çevirir. Kaynak, bu kaotik ortamı tasvir ederken önemli Akha kahramanlarının bile kaçtığını, sadece Nestor'un atının vurulması nedeniyle kaldığını belirterek Homerik bir mizaha örnek sunar.
  • Atlılar ve Hektor'un Konuşması: 8. kitapta atlılar sık sık karşımıza çıkar. Özellikle Hektor'un ordusunu yüreklendirdikten sonra atlarına seslenmesi dikkat çekicidir. Kaynak, İlyada'da savaş sırasında dört atlı araba kullanımının geçtiği tek yerin bu bölüm olduğunu belirtir ve atların şarapla beslenmesi gibi detayların abartı olabileceğini ima eder.
  • Tanrıların Müdahale Çabaları: Hera ve Athena, Zeus'un kararına karşı gelerek Akhalara yardım etmeye çalışır. Hera'nın Poseidon ve Athena'yı ikna etme girişimleri, tanrılar arasındaki gerilimi gösterir. Atena'nın Zeus'un kılığına girmesi gibi eylemler, kılık değiştirme temasının önemini vurgular.
  • Kaderin Bildirilmesi ve Dinleyicinin Konumu: Zeus, Hera ve Atena'nın bir araya geldiği sahnede, Patroklos'un Akhilleus için savaşa gireceği ve bunun Hektor'un sonu olacağı bilgisi dinleyiciye nihai olarak bildirilir. Bu bilgi, dinleyicinin konumunu tanrılarla eşit seviyeye getirir ve gelecekteki olayları bilerek hikayeyi takip etmelerini sağlar.
  • Hektor'un Sonu Hakkında Habersizliği ve Empati: Kitabın sonu geceye bağlanır ve Hektor'un yarına dair umutlu konuşması, dinleyicinin bildiği kaderle büyük bir tezat oluşturur. Bu durum, dinleyicinin Hektor'a karşı empati kurmasına neden olur. Ancak Hektor'un "ölümsüz hep genç kalacağıma atena ile Apollon gibi saygı göreceğime inanabilsem keşke" sözleri, Yunan dini inancının temelini oluşturan "kendini bil" (gnothi seauton) ilkesine ters düşer ve dinleyicinin Hektor'a olan sempatisini kırar.

9. Kitap: Akhilleus'a Elçilik ve Öfkenin Derinliği

  • Akhaların Çaresizliği: 8. kitaptaki yenilgilerin ardından Akhalar, Akhilleus olmadan zafer kazanamayacaklarının farkına varır. Agamemnon, ordunun önünde ağlayarak çaresizliğini gösterir. Kaynak, Agamemnon'un bu durumunu "Yalçın bir kayadan kara sular akıtan karanlık bir pınar gibiydi o" şeklinde tasvir eder ve dinleyicinin Agamemnon'a empati kuramamasının nedenini, gelecekteki zaferi bilmesine bağlar.
  • Agamemnon'un Hatasını Kabul Etmesi: Agamemnon, Nestor'un tavsiyesi üzerine Akhilleus'a haksızlık ettiğini kabul eder ve onu geri çağırmak için cömert ödüller sunmaya karar verir. Bu, Agamemnon'un kibrinden bir ödün verdiğini gösterir.
  • Akhilleus'a Sunulan Ödüller: Agamemnon'un Akhilleus'a sunduğu ödül listesi, onun durumu anladığını ve barışmak istediğini gösterir. Kaynak, bu ödül listesinin cömertliğinin, dinleyicinin Akhilleus'un geri dönüşünü meşru bulmasını sağlamayı amaçladığını belirtir.
  • Elçilik Heyeti: Nestor, Akhilleus'un yanına gitmek için Phonix, Aias ve Odysseus'u seçer. Kaynak, her bir elçinin seçim nedenini (Aias'ın gücü ve Akhilleus'a saygısı, Odysseus'un kurnazlığı) açıklarken, Phonix'in kimliği ve rolünün belirsizliğine dikkat çeker. Phonix'in adının metinde sonraki kısımlarda nadiren geçmesi ve Yunanca fiil çekimindeki tutarsızlıkların, onun anlatıya sonradan eklenmiş olabileceği yorumlarına yol açtığını belirtir.
  • Akhilleus'un Barakası ve Rapsodos Geleneği: Elçiler, Akhilleus'u Patroklos ile birlikte bir çalgı çalıp yiğitlik türküleri söylerken bulurlar. Bu sahne, rapsodos geleneğine ve destanların icra edilme biçimine bir göndermedir.
  • Elçilerin Konuşmaları ve Akhilleus'un Cevapları: Elçiler sırasıyla konuşarak Agamemnon'un teklifini iletirler. Odysseus, Akhilleus'un aklını Kleos (şan, şöhret) ve Hektor'u yenme fırsatıyla çelmeye çalışır. Phonix, kendi hikayesini anlatarak Akhilleus'u affetmeye teşvik etmeye çalışır ve Akhilleus'a saygı görmeye devam edeceğini söyler. Aias ise kan parası (karşılık) ilkesini hatırlatarak Akhilleus'un ödülleri kabul etmesi gerektiğini savunur.
  • Akhilleus'un Öfkesinin Vurgusu ve Kahramanın Seçimi: Akhilleus, Agamemnon'un teklifini reddeder. Onun cevabı, İlyada'nın ana temasını, yani Akhilleus'un öfkesini tekrar vurgular. Akhilleus, Agamemnon'un onursuz bırakılmasını unutmamıştır. O, bir kahramanın iki seçeneği olduğunu belirtir: ya sade bir hayat yaşayıp uzun ömürlü olmak ya da savaşta ün kazanıp kısa bir hayat sürmek. Akhilleus, ikinci yolu seçeceğini ima eder.
  • Akhilleus'un annesinden alıntı yaparak bu seçimi ifade ettiği satırlar çok önemlidir: "annem gümüş ayaklı bana demişti iki ayrı kader götürecek beni ölüme burada kalır savaşırsam Troyal'ın çevresinde tükenmez bir ün var dönüş yok dönersem yurduma sevgili baba toprağına günüm olmasa da çok yaşayacağım öyle ölüm öyle çabucak gelip çatmayacak"
  • Diomedes'in Yorumu: Elçilerin geri dönüp Akhilleus'un cevabını iletmeleri üzerine, Diomedes, Agamemnon'un çok fazla ödül vererek Akhilleus'un kibrini artırdığını söyler. Bu yorum, Akha ordusunun Akhilleus'un kararını nasıl değerlendirdiğini gösterir.

Homeros'un İlyada destanının 8. ve 9. kitapları neden hikayenin akışında önemli bir dönüm noktası oluşturur?

8. ve 9. kitaplar, Akhaların savaşta büyük bir yenilgiye uğradığı ve Akhilleus'a olan ihtiyaçlarının açıkça ortaya çıktığı bir süreci anlatır. Özellikle 8. kitap, Akhaların çaresizliğinin doruğa çıktığı ve Akhilleus'u geri çağırma kararının alındığı 9. kitaba bir hazırlık niteliğindedir. Bu kitaplar, destanın temel konusu olan Akhilleus'un öfkesine ve onun hikayenin merkezindeki rolüne yeniden dikkat çeker. Dinleyici olarak hikayenin Akhilleus olmadan kazanılamayacağını zaten bilmemiz, bu kitaplardaki olayları daha da anlamlı kılar ve Akhilleus'un geri dönüşünü beklememizi sağlar.

8. kitapta Zeus'un rolü ve karakterinin farklı yönleri nasıl tasvir edilir?

8. kitabın başında Zeus, daha önce tanrıların savaşa müdahalesine son vererek savaşın yönetimini bizzat üstlenir. Olympos'tan İda Dağı'na inerek savaşın gidişatını kendi iradesine göre yönlendirme kararı alır. Bu eylem, onun diğer tanrılar üzerindeki mutlak gücünü ve üstünlüğünü gösterir. Kaynaklar, Zeus'un karakterinin farklı yönlerini, tehditkar ve kudretli tonunun yanı sıra, kızı Athena ile olan konuşmasında daha yumuşak ve şefkatli bir tavır sergilemesiyle örneklendirir. Ayrıca Zeus'un kaderin terazisini kullanarak Akhalar ve Troyalıların kaderini belirlemesi, onun kişisel kararlarından ziyade kaderin işleyişine bağlı olduğunu gösterir.

İlyada'nın 8. kitabında tasvir edilen kaotik savaş ortamı ve Nestor figürü hakkında ne söylenebilir?

8. kitapta Zeus'un Troyalılar lehine müdahalesiyle Akhalar büyük bir zorluk yaşar. Yıldırımlar ve şimşekler göndererek Akhaları geri çekilmeye zorlar. Bu kaotik ortamın tasvirinde, savaşın başından beri kahramanlıklarıyla bilinen önemli Akha isimlerinin bile kaçtığı, ancak yaşlı Nestor'un atı vurulduğu için kaldığı anlatılır. Bu durum, Homerik bir mizah örneği olarak sunulur; kahramanların kaçışı tasvir edilen korkunç ortam nedeniyle makul bulunurken, sadece Nestor'un zorunlu olarak kaldığına işaret edilir. Bu, hem savaşın şiddetini vurgular hem de Ozan'ın anlatıya kattığı ironik bir dokunuştur.

8. kitapta dört atlı savaş arabalarından bahsedilmesi neden dikkat çekicidir ve bu durum arkeolojik buluntularla nasıl karşılaştırılır?

8. kitapta Hektor'un ordusuna ve atlarına seslendiği pasajda, İlyada'da savaş sırasında dört atlı bir arabanın kullanıldığından bahsedilen tek yer geçer. Normalde savaşlarda iki atlı arabalar daha yaygın ve manevra kabiliyeti açısından daha avantajlıdır. Dört atlı arabalar daha çok törenlerde, geçitlerde veya yarışlarda hız için kullanılır. Kaynaklar, Miken dönemi arkeolojik buluntularının (örneğin Mikenai mezar buluntularındaki çizimler) çoğunlukla iki atlı savaş arabalarını gösterdiğini belirtir. Hektor'un bu pasajdaki dört atlı araba kullanımı, bir tören anını yansıtabileceği veya orduyu motive etme amaçlı bir abartı olabileceği şeklinde yorumlanır. Bu karşılaştırma, destandaki bazı unsurların arkeolojik gerçekliklerle birebir örtüşmeyebileceğini ve dönemin kültürel pratiklerinin farklı bağlamlarda farklılık gösterebileceğini gösterir.

8. kitabın sonunda Hektor'un geleceğinden habersiz umutlu konuşması ve "kendini bil" ilkesi arasındaki tezat nasıl açıklanır?

8. kitabın sonunda gece olur ve hikaye Hektor'un yarına dair büyük umutlar taşıyan, çok olumlu bir konuşmasıyla biter. Ancak dinleyici olarak Zeus, Hera ve Atena'nın bir araya geldiği sahnede Akhilleus'un Patroklos için savaşa döneceğini ve bunun Hektor'un sonu olacağını öğrenmiş bulunmaktayız. Bu durum, Hektor'un konuşmasıyla büyük bir tezat oluşturur ve dinleyicinin Hektor'a karşı empati kurmasına neden olur. Ancak Hektor'un "ölümsüz hep genç kalacağıma atena ile Apollon gibi saygı göreceğime inanabilsem keşke" sözleri, antik Yunan dini inancının temelini oluşturan ve Delphoi'daki Apollon tapınağının girişinde yazılı olduğu söylenen "kendini bil" (gnothi seauton) ilkesine ters düşer. Bu ilke, bir ölümlünün sınırlarını bilmesi ve tanrılarla eşit olma arzusu taşımaması gerektiğini vurgular. Hektor'un bu sözleri, onun ölümlü olduğunu unutmasını ve haddini aşmasını gösterir, bu da dinleyicinin ona olan sempatisini kırar ve trajik sonunu daha anlamlı hale getirir.

9. kitapta Agamemnon'un Akhilleus'a gönderdiği elçilik heyetinin önemi ve elçilerin seçimindeki mantık nedir?

9. kitaptaki yenilgilerin ardından Akhalar, Akhilleus olmadan zafer kazanamayacaklarının farkına varır. Bu çaresizlik içinde Agamemnon, hatasını kabul ederek Akhilleus'u geri çağırmak için cömert ödüller sunmaya karar verir ve bir elçilik heyeti göndermeye karar verir. Nestor'un tavsiyesiyle seçilen elçiler Phonix, Ayas ve Odysseus'tur. Ayas, Akhilleus'tan sonra ordunun en güçlü ve saygı duyulan kahramanı olduğu ve Akhilleus'u saydığı için seçilir. Odysseus, kurnazlığı ve ikna kabiliyeti sayesinde Akhilleus'u ödüllerle ikna etme görevine en uygun isimdir. Phonix'in seçilme nedeni ise daha belirsizdir; metinde daha önce adı geçmeyen bu figürün, Akhilleus'un yanına gönderilerek anlatıya sonradan eklenmiş olabileceği veya Akhilleus'un barakasında kalacak olması nedeniyle elçilik heyetine dahil edildiği gibi yorumlar mevcuttur. Bu elçilik, hikayenin Akhilleus'un öfkesinin çözülme sürecinin başladığı kırılma noktasıdır.

Akhilleus'un 9. kitapta Agamemnon'un teklifini reddetmesi ve bir kahramanın iki farklı kader seçeneği üzerine yaptığı yorum ne anlama gelir?

Akhilleus, Agamemnon'un sunduğu cömert ödülleri ve özrünü içeren teklifini kesin bir dille reddeder. Bu reddediş, destanın temel teması olan Akhilleus'un öfkesinin Agamemnon'un onursuz bırakılmasını unutmadığını ve sadece maddi ödüllerle telafi edilemeyecek kadar derin olduğunu gösterir. Akhilleus, bu bağlamda bir kahramanın önünde iki farklı kader seçeneği olduğunu belirtir: ya sade bir hayat yaşayıp uzun ömürlü olmak (evlenmek, babasının topraklarında yaşamak) ya da savaşta büyük bir ün (kleos) kazanıp kısa bir hayat sürmek. Annesinin kendisine bu iki kaderi bildirdiğini aktaran Akhilleus, Agamemnon'un teklifini reddederek ikinci yolu, yani savaşta ün kazanma yolunu seçeceğini ima eder. Bu, onun onura verdiği değeri ve kahramanlık anlayışını net bir şekilde ortaya koyar ve dinleyiciye Yunan kahramanlık idealleri üzerine önemli bir ders verir.

Miken maddi kültürü ve savaş kostümleri hakkında arkeolojik buluntular bize ne gibi bilgiler sunar ve İlyada'daki tasvirlerle nasıl ilişkilendirilebilir?

Miken dönemi arkeolojik buluntuları, özellikle Mikenai antik kentindeki mezarlardan çıkan eserler, İlyada'da tasvir edilen bazı maddi unsurların ve savaş kostümlerinin gerçekliği hakkında bilgiler sağlar. Örneğin, Miken kılıçlarının törensel amaçlı kullanıldığı, bronz veya Damaskus demirine yakın metalden yapıldığı ve kesmekten çok kırmak için tasarlandığı anlaşılır. Kalkan tipleri (kule kalkan ve sekizgen kalkan) ve zırhların plaka plaka metalden yapıldığı bilgileri, destandaki kahramanların kuşandığı teçhizatın olası görünümleri hakkında fikir verir. Mızrak ve ok uçlarının farklı tasarımları (mahmuzlu veya mahmuzsuz), kullanım amaçlarına işaret eder. Savaş arabalarının çoğunlukla iki atlı olduğu, dört atlıların ise törensel kullanıma daha uygun olduğu bilgisi, destandaki bazı savaş arabası tasvirlerini yorumlamamıza yardımcı olur. Bunun yanı sıra, libasyon gibi dini pratikler veya şiş kebap gibi yemek hazırlama yöntemlerine dair arkeolojik ve metinsel izler, dönemin günlük hayatına dair de bilgiler sunar. Bu buluntular, İlyada'nın tamamen bir kurgu olmadığını, ancak anlatıda bazı unsurların dönemin gerçekliklerinden farklılık gösterebileceğini gösterir.

Etkinlik şifrelerini almak için arkeoakademi@gmail.com adresine mail atabilir veya sosyal medya hesaplarından bize ulaşabilirsiniz.