GÖBEKLİ TEPE VE ANADOLU’NUN TARİH ÖNCESİ: YERLEŞİK HAYATTAN ÖNCESİ

3. Oturum: Göbekli Tepe: Paleolitik'ten Neolitik'e Geçiş | İnsanlığın İlk Adımları, Yerleşik Hayatın Başlangıcı 

Keşfiyle, planlamasıyla, mimarisiyle, tasvirleriyle Göbekli Tepe’yi konuşuyoruz. Çayönü, Hallan Çemi ve Nevali Çori bağlamında değerlendiriyoruz. Aktarıcı: Ozan Yıldırım (Arkeolog, profesyonel turist rehberi). Etkinlik süresi: 150 dakika

İçerik: Göbekli Tepe adlı Türkiye'deki Neolitik döneme ait önemli arkeolojik alanı ele alınmaktadır. Bu alanın, bilinen en eski tapınak veya anıtsal yapı kompleksi olabileceği ve avcı-toplayıcı yaşam tarzından yerleşik hayata ve tarıma geçişe dair geleneksel teorileri değiştirebileceği üzerinde durulmaktadır. İçerikte, Göbekli Tepe'deki büyük T şeklindeki taş sütunları, üzerlerindeki hayvan ve sembol kabartmalarını, farklı yapı evrelerini ve kazı çalışmaları ile elde edilen bulguları (kemik kalıntıları, aletler vb.) detaylandırmaktadır. Ayrıca, sitenin amacına dair çeşitli yorumlar ve yerleşik yaşamın varlığına ilişkin güncel tartışmalar da özetlenmektedir.

1. Göbeklitepe'nin Benzersizliği ve Tarihi Önemi:

  • Göbeklitepe, avcı-toplayıcı toplulukların ulaştığı karmaşıklığı ve ilk çiftçi toplumlarına geçiş evresindeki konumunu göstermesi açısından benzersizdir.
  • UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır ve "tasarlanmış, yaratılmış bir anıtsal mimariyle karşılaştığımız için yani insanın ürettiği, insanın kendi elinden çıkan yaratıcı dehanın kendisini görüyoruz."
  • Döneminde görülmeyen yenilikçi inşa teknikleriyle mimaride ve mühendislikte yenilikçi bir bakış açısı sunar.

2. Anıtsal Mimari ve Yapısal Özellikler:

  • Göbeklitepe, T biçimli yekpare taşların kullanıldığı dairesel ve daha sonra dikdörtgen planlı yapılardan oluşur.
  • Bu taşlar, "bölgeye çok da uzak olmayan kabaca 100 metre ötedeki bir kütleden taşındığını ama döneminde de evcil hayvan olmadığını, tekerleğin olmadığını yola çıkarsak kalaslar üzerinden insan kuvvetiyle ve itilerek alana getirildiğini" bilinmektedir.
  • Yapılar, "harçsız kuru duvar tekniğiyle örülmüş bir duvara yerleştirildiğini ama bu duvarların tamamen ayakta değil bir miktar yere gömük olduğunu" göstermektedir.
  • En eski katmanlar (yaklaşık MÖ 9000), dairesel planlı ve merkezde iki büyük T biçimli taşıyıcı sütun bulunan yapılardır. Zamanla yapılar küçülmüş ve dörtgen plana evrilmiştir.
  • Yapıların zeminlerinin suya karşı dayanıklı olduğu, bazılarının terrazo taban (sıkıştırılmış sönmüş kireçten yapılmış) kullandığı, bazılarının ise ana kayaya oyularak taş döşeme şeklinde inşa edildiği görülmektedir.
  • Yapıların içinde sekiler (oturma alanları) bulunmaktadır.

3. Figüratif Anlatım ve Sembolizm:

  • T biçimli taşlar üzerinde yoğun figüratif anlatımlar bulunmaktadır. Bu anlatımlar genellikle alçak kabartma olmakla birlikte protom (dışarı doğru çıkmış heykel gibi) örnekler de mevcuttur.
  • Tasvirlerde doğada görülen çeşitli hayvanlar yer alır: "böcekler, akrepler, örümcekler, sürüngenler, yılanlar, avladıkları hayvanlar, tilkiler, boğalar, keçiler, belki koyunlar" özellikle su kuşları ve akbabalar.
  • "memeli olan yani kuş olmayan, sürüngen olmayan, böcek olmayan hayvanların dışında geri kalan hayvanların memeli olan hayvanların hepsi erekte biçimde" tasvir edilmiştir. Bunun nedeni bilinmemektedir.
  • Merkezdeki T biçimli taşlar insan figürlerini temsil etmektedir. Bu figürlerin "gözleri yok, ağzı yok, görmüyor, duymuyor, konuşmuyor". Eller göbek bölgesine doğru kıvrılmıştır ve cinsel organ hayvan postuyla kapatılmıştır.
  • Merkezdeki iki figürün genellikle erkek olduğu düşünülmektedir, zira bölgedeki diğer alanlarda (Çayönü, Nevalı Çori) bulunan erekte erkek figürleriyle benzerlik göstermektedirler ve kadın figürleri nadirdir. Bu, "memeli hayvanlar ne de tasvirler üzerinden kadın olma özelliklerinin ön planda olmadığını ve erkek olma özelliklerinin daha ön planda olduğunu görüyoruz." tezini desteklemektedir.
  • Hayvan tasvirlerinin "şamanik inancın kökenlerinin burada başladığının düşünülmesine neden oluyor".
  • "Taşıyıcılar üzerindeki çizimlerde toplu bir şekilde avlanmaya veya yaralı hayvanlara yönelik vahşi çizimlere rastlanmıyor." Bu, kutsal bir alana işaret edebilir. Ancak "psikedelik" ve vahşi çizimler de mevcuttur (örneğin karnından yılanlar fışkıran tilki, kafası kopmuş erekte erkek gövdesi taşıyan akbaba?).

4. Toplumsal Yapı ve Organizasyon:

  • Anıtsal mimarinin varlığı, "burada bir hiyerarşik bir toplum düzeni olduğuyla ilgili bir bilgi veriyor" şeklinde yorumlanmaktadır.
  • Göbeklitepe'nin, "farklı coğrafyalardan ama tabii ki yakın coğrafya gelen insanların yılın belli bir zamanı buluştukları ve bu" alanda toplandıkları bir buluşma yeri olabileceği düşünülmektedir.
  • Yapıların inşası için gereken büyük insan gücü ve organizasyon, Neolitikleşme teorisini (tarım -> artı ürün -> yerleşik hayat -> nüfus artışı -> özel mülkiyet -> iş bölümü) sorgulatmaktadır. Göbeklitepe bulguları, "henüz daha tarım faaliyeti başlamadan önce, nüfus artışı başlamadan önce, belki de toplumsal iş bölümünün varlığıyla karşılaşıyoruz" göstermektedir.
  • Yapıların uzun süre kullanılıp daha sonra bilinçli olarak gömülmesi ("aynı bir insanı gömer gibi yapıların kendisi de gömülür") Neolitik döneme ait bir ritüel pratik olabilir.

5. Yerleşim ve Fonksiyon Tartışması:

  • Klaus Schmidt'in ilk kazı dönemlerinde yerleşime dair kesin kanıt bulunamaması, Göbeklitepe'nin sadece bir ibadet/ritüel alanı olduğuna dair güçlü bir hipotezi desteklemiştir. "İnsanlar burada yerleşik değillerdi" düşüncesi yaygındı.
  • Ancak, yakın çevredeki diğer çağdaş Neolitik alanlarda (Hallan Çemi, Çayönü, Nevalı Çori, Karahan Tepe, Sayburç vb.) yerleşime dair kanıtların bulunması, Göbeklitepe'de de yerleşim olma olasılığını güçlendirmiştir. Son yıllardaki araştırmalar da yerleşim kanıtları sunmaya başlamıştır.
  • Yapıların içinde domestik faaliyete işaret eden buluntuların olmaması, "tamamen ritüel amaçlı" kullanıldığı hipotezini desteklemektedir.
  • "Tapınak mı, Barınak mı?" sorusu tartışmalı olup, "barınma ihtiyacı, ibadet ihtiyacından çok daha güçlüydü ve uzak bölgeler arasında göç ederken bir "dinlenme noktası" olarak inşa edilmiş olması çok daha olasıydı" hipotezi de dikkate alınmaktadır.

6. İlgili Diğer Neolitik Alanlar:

  • Çayönü (Diyarbakır): MÖ 10000-6000 arasına tarihlenir. Mimari hakkında kesintisiz bilgi sunar. Dairesel planlı yapılardan (en eski evre), ızgara planlı yapılara ve hücre planlı, temel sistemli yapılara doğru bir gelişim gösterir. Yuvarlak planlı yapılar toprağa gömüktür. Üç ayrıcalıklı yapıya sahiptir: Kafataslı Yapı (dairesel), Terrazo Tabanlı Yapı (sıvı ritüelleriyle ilişkili), Sal Taşı Döşemeli Yapı. Burun çıkıntılı insan başı tasvirleri bulunmuştur. Köpeğin evcilleştirildiği alan olarak geçer.
  • Hallan Çemi (Batman): MÖ 10000'lere tarihlenen, tamamen avcı-toplayıcı bir yerleşimdir. Dairesel planlı, toprağa gömük yapılar bulunur. Domuzun evcilleştirildiği alan olarak düşünülmektedir. Natufyan kültürüyle etkileşimdedir.
  • Nevalı Çori (Şanlıurfa/Birecik): Yaklaşık MÖ 8000'lere tarihlenen bir Höyüktür (PPNB dönemi). Klaus Schmidt'in öğrencilik ve doktora sürecini geçirdiği alandır. Dörtgen planlı yapılara sahiptir. Merkezde T biçimli taşlar bulunan yapılar mevcuttur. "Ne olduğuyla ilgili hiçbir fikrimiz yok" denilen, elleri yukarı kalkmış figürlerin olduğu bir kabartma bulunmuştur. Yüz ve burun tasvirleri olan heykeller bulunmuştur. Bugün sular altındadır.
  • Karahan Tepe, Sayburç, Sefer Tepe, Taşlıtepe, Gürcütepe, Gusir Höyük, Kermez Dere vb.: Göbeklitepe ile benzer mimari ve kültürel özellikler gösteren T biçimli taşların veya benzer yapıların bulunduğu diğer çağdaş veya yakın dönem alanlarıdır. Bu yoğunluk, bölgeyi "Taştepeler" veya "Göbeklitepe kültürü" olarak adlandırmaya yol açmıştır.

Sonuç:

Göbeklitepe ve çevresindeki Neolitik alanlar, insanlık tarihinin kritik bir evresini, avcı-toplayıcı yaşam tarzından yerleşik hayata ve tarıma geçiş sürecini anlamamızda devrim yaratmıştır. Alanın anıtsal mimarisi, karmaşık sembolizmi ve toplumsal organizasyonu, geleneksel arkeolojik teorileri sorgulatmaktadır. Alanın bir ibadet merkezi, buluşma noktası veya barınak olup olmadığı, yerleşimin boyutu, figürlerin anlamı ve kültürün kökeni gibi birçok soru hala araştırılmaktadır. Bölgenin zengin Neolitik mirası, Taş Tepeler olarak adlandırılan diğer alanlarla birlikte "Göbeklitepe kültürü" olarak tanımlanmaktadır ve gelecekte yapılacak çalışmalarla insanlık tarihi hakkındaki bilgilerimiz daha da derinleşecektir.

Göbeklitepe nedir ve neden bu kadar önemlidir?

Göbeklitepe, Türkiye'nin Şanlıurfa ilinde yer alan ve Neolitik Çağ'a, özellikle de Çanak Çömleksiz Neolitik A (PPNA) dönemine tarihlenen anıtsal yapılara ev sahipliği yapan bir arkeolojik alandır. Milattan önce yaklaşık 9.000'lere tarihlenen en eski katmanları, avcı-toplayıcı toplumların yerleşik hayata geçiş evresinde, henüz tarım ve nüfus artışı gibi unsurlar tam olarak gelişmemişken, bu kadar büyük ve karmaşık yapılar inşa edebildiğini göstermesi açısından büyük önem taşır. Bu durum, arkeolojide daha önce var olan, yerleşik hayat ve tarımın anıtsal yapıların inşası için ön koşul olduğu kuramlarını temelden sarsmıştır. Göbeklitepe, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almakta olup, insanlık tarihinin bilinen en eski anıtsal mimari örneklerinden biridir.

Göbeklitepe'deki T biçimli taşların anlamı nedir?

Göbeklitepe'deki yapıların en belirgin özelliği, anıtsal T biçimli taşlardır. Bu taşlar genellikle insan figürlerini betimlediği düşünülmektedir. Ortadaki daha büyük ve genellikle iki tane olan taşlar, insan biçimli olup, kolları karın bölgesine doğru kıvrılmış olarak tasvir edilir. Bu figürlerin yüzleri, gözleri ve ağızları genellikle betimlenmemiştir; sadece belirgin bir burun veya baş yapısı görülür. Bazı durumlarda bu figürlerin cinsel organları bir hayvan postuyla örtülmüş veya erekte durumda tasvir edilmiş erkek figürleri olduğu düşünülmektedir. Çevreleyen daha küçük T biçimli taşlar da benzer özellikler taşıyabilir, ancak daha çok hayvan figürleri ve çeşitli sembollerle bezenmiştir. Bu taşların tam olarak neyi temsil ettiği hala tartışmalıdır, ancak bir tür hiyerarşik veya sembolik anlam taşıdıkları düşünülmektedir.

Göbeklitepe'deki yapıların işlevi neydi?

Göbeklitepe'deki yapıların tam olarak ne işe yaradığı bilinmemekle birlikte, en yaygın kabul gören hipotez bir ibadet veya ritüel alanı olduğudur. Yapılarda yerleşik hayata işaret eden evsel buluntuların olmaması ve anıtsal, süslemeli mimari, buranın günlük yaşamdan farklı bir amaç için kullanıldığını düşündürmektedir. Terrazo tabanlar gibi suya dayanıklı zeminlerin varlığı, sıvı içeren ritüellerin yapılmış olabileceğine işaret eder. Bazı uzmanlar, bu alanların belirli zamanlarda farklı toplulukların bir araya geldiği, ortak ritüeller gerçekleştirdiği toplanma alanları olabileceğini öne sürmektedir. Yapılardaki süslemeler ve T biçimli taşlar, dönemin inanç sistemleri, sembolik dünyası ve belki de hiyerarşik yapısı hakkında ipuçları sunar.

Göbeklitepe'nin mimari özellikleri nelerdir?

Göbeklitepe'deki yapılar genellikle dairesel planlıdır. En eski evrelerde büyük dairesel yapılar görülürken, zamanla daha küçük ve dörtgene yakın planlı yapılar inşa edilmiştir. Yapılar, harç kullanılmadan, kuru duvar tekniğiyle örülmüş duvarlarla çevrilidir. Duvarların bir kısmı toprağa gömüktür. Yapıların merkezinde genellikle iki büyük T biçimli taş bulunur ve bu taşlar çevredeki daha küçük T biçimli taşlarla desteklenir. Zeminler genellikle ana kayaya oyulmuş veya terrazo gibi suya dayanıklı malzemelerle kaplanmıştır. Yapıların üzerinin örtülü olup olmadığı tam olarak bilinmemekle birlikte, iç mekanın korunması ve ritüel amaçlar için örtülü olabileceği düşünülmektedir. Bazı yapılarda amfi benzeri sekiler veya giriş yapıları da görülmektedir.

Göbeklitepe'deki hayvan tasvirleri ne anlama geliyor?

Göbeklitepe'deki T biçimli taşlar ve duvarlar üzerinde çok sayıda hayvan tasviri bulunmaktadır. Bu tasvirler arasında yılanlar, akrepler, örümcekler, tilkiler, boğalar, keçiler, su kuşları (muhtemelen akbabalar) ve büyük kedigiller gibi çeşitli canlılar yer alır. İlginç bir şekilde, tasvir edilen memeli hayvanların çoğu erekte pozisyondadır. Bu hayvanların seçiminde bir seçicilik olduğu görülmektedir; örneğin avcılıkla ilgili sahnelerden ziyade, daha sembolik anlamlar taşıdığı düşünülen hayvanlar ön plandadır. Bazı tasvirlerin mitolojik karakterleri veya belirli ritüellerle ilişkili sembolleri temsil ettiği düşünülmektedir. Özellikle akbaba figürleri ve başsız insan bedenlerinin tasviri, dönemin ölüm inançları veya cenaze törenleriyle ilgili olabileceğine işaret etmektedir.

Göbeklitepe'nin bulunduğu bölgedeki diğer Neolitik yerleşimler hangileridir ve aralarındaki ilişki nedir?

Göbeklitepe, Güneydoğu Anadolu'da, özellikle Dicle ve Fırat nehirlerinin üst havzasında yoğunlaşan "Taştepeler" veya "Göbeklitepe Kültürü" olarak adlandırılan bir bölgenin parçasıdır. Bu bölgedeki diğer önemli Neolitik yerleşimler arasında Çayönü, Hallan Çemi, Nevalı Çori, Karahantepe, Sayburç, Sefertepe ve Taşlıtepe gibi alanlar bulunmaktadır. Bu yerleşimler genellikle Göbeklitepe ile çağdaş veya biraz daha geç döneme ait olup, benzer mimari özellikler (dairesel/dörtgen planlı yapılar, suya dayanıklı zeminler) ve kültürel öğeler (T biçimli taşlar veya benzeri sembolik öğeler, hayvan ve insan figürleri) paylaşmaktadır. Bu durum, bölgede geniş bir coğrafyaya yayılan ortak bir kültürel etkileşim ve inanç sisteminin varlığına işaret etmektedir. Çayönü ve Hallan Çemi gibi bazı yerleşimlerde yerleşik hayatın ve evcilleştirmenin (özellikle domuzun) ilk adımlarına dair bulgular, Göbeklitepe'nin avcı-toplayıcıdan yerleşik hayata geçiş sürecindeki yerini anlamak açısından önemlidir.

Göbeklitepe'deki yapılar neden gömülmüştür?

Göbeklitepe'deki anıtsal yapıların bilinçli olarak toprakla gömüldüğü düşünülmektedir. Bu durum, Çanak Çömleksiz Neolitik dönemdeki diğer bazı yerleşimlerde de görülen bir uygulamadır. Yapıların kullanım ömrü sona erdikten sonra, insanlar tarafından bir tür "gömme" ritüeliyle üzerlerinin kapatıldığı sanılmaktadır. Bu eylemin tam nedeni bilinmemekle birlikte, terk edilen yapıları kutsal sayma, yeni yapıların inşası için alanı hazırlama veya belirli bir inanç sistemiyle ilişkili olma gibi farklı açıklamalar öne sürülmektedir. Yapıların gömülmüş olması, onların günümüze kadar nispeten iyi korunarak ulaşmasına katkı sağlamıştır.

Göbeklitepe'nin keşfi, insanlık tarihi hakkındaki bilgimizi nasıl değiştirdi?

Göbeklitepe'nin keşfi, 20. yüzyılın sonlarına kadar Neolitik Devrim olarak bilinen sürece ilişkin temel kabulleri değiştirmiştir. Daha önce, yerleşik hayat ve tarımın, nüfus artışını ve karmaşık sosyal yapıları mümkün kıldığı, bunun da anıtsal mimarinin inşasına yol açtığı düşünülüyordu. Ancak Göbeklitepe, henüz tam olarak yerleşik hayata geçilmemiş, tarım faaliyetleri başlamamış veya çok sınırlı düzeyde olan avcı-toplayıcı toplumların, anıtsal ölçekte yapılar inşa edebildiğini göstermiştir. Bu durum, karmaşık sosyal organizasyonun, iş bölümünün ve hatta belirli bir hiyerarşinin, yerleşik hayat ve tarımdan önce de var olabileceğini ortaya koymuştur. Göbeklitepe, din veya inanç sistemlerinin, yerleşik hayata geçiş ve toplumsal gelişmede itici bir güç olabileceği yönündeki hipotezleri güçlendirmiştir.