Tarihöncesi İnsanına Geniş Bir Perspektiften Bakış

Göbeklitepe gibi tarihöncesi içeren bir gezide, şu soru zihnimde tekrarlanır: “İnsanı, “insan” yapan temel özellik nedir?” Bu soruya antropologlar da yanıt aramışlar ve hatta sormaya devam ediyorlar. Soru, insanın iki ayak üzerinde dik durabilmesi (Homo Erectus), alet yapabilmesi (Homo Habilis) gibi çeşitli cevaplar yanıtlanmaya çalışılmış. Hatta verdikleri yanıtlar, arkaik insanımsıların isimleri olmuş.

Aslında soruyu şöyle sormayı tercih ediyorum: İnsanı diğer canlılardan ayıran nedir ki; doğaya hükmetmekte ve doğayı tahrip etmekte kendisini haklı görebiliyor? Diğer canlıları, kendi türünü mal gibi kullanabiliyor? İnsanı diğer canlılardan ayıran temel özellik şunlardan biri olabilir mi? Duygu, hafıza, inanç veya kültür.

Duygu: İnsanın duyguları olması akademik çevrelerde kendine yer bulmuş bir kavram değil aslında. Çünkü evde beraber yaşadığımız canlıların bile duyguları olduğunu çok kolay gözlemleyebiliyoruz. Ancak duygu için duyularla algılama gibi açıklama var. Duyularla algılanın da gerçek olup olmadığı antik dönemde septiklerle başlatabileceğimiz, nihilist ve realist felsefede  geçen ve hepimizin bildiği Descartes cümlesi ile bir dönem son bulmuş gibi gözükse de, modern kitlenin zihinine “Matriks” ile tekrar girmiş bir tartışma. Duygularının olması, insanı insan yapan özelliklerden biri olarak geliyor bana. Bu konuyu inanç içinde biraz daha irdeleyeceğim.

Hafıza: Duyularımız bizi yanıltabilir ama düşünmek var olmanın, modern insan için temelini oluşturur. Ancak hayvanların da düşündüğünü görebiliyoruz. Bir köpeğe komut verdiğinizde bazen ne yapması gerektiğini aradığını gözlerinden anlayabilirsiniz. Düşünmek var olmanın, hafıza ile birlikte temel taşlarından biri olabilir. Çünkü hatırlamak aynı deneyime tekrar dönmek, düşünmek ile birleştirildiği zaman bir anlam kazanıyor. Ancak fillerin de iyi hafızaları olduğunu biliyoruz.

İnanç: İnanç insanın duygularına hitap eder. Sevdiğiniz biri öldüğünde onu geri getiremezsiniz ama yarattığınız diğer/öteki dünyada onla buluşacağınıza inanabilirsiniz. Tekrar hayata döneceğine ve bu nedenle bedensel bütünlüğü bozulmadan gömmek gerektiğine inanabilirsiniz. Doğru olup olmadığı da önemli değildir. Sadece inanmanız yeterlidir. İnanmak, insana çok güçlü bir motivasyon kazandırabilir ve hiç becerilemeyecekmiş gibi görünen inanılmaz işleri (Tarihöncesi insanın yaptığı anıtsal yapıar gibi) başarmasını sağlayabilir. İnanç, insanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden biri olabilir.

Kültür: O kadar geniş bir kavram ki, hangi açıklamayı yaparsanız yapın sanki eksik kalıyor. Ancak akademik tartışmaların göbeğinde uzunca zaman kültürün insanı diğer canlılardan ayıran temel   özellik olduğu üzerinde durulmuş. Kültürü hala eksiksiz tanımlayamadığımızı düşünüyorum. Sanki kültür tümün kendisi gibi.

İnsanı insan yapan temel ögenin, adaptasyon olduğunu düşünüyorum. Yaşadığı ortamdaki çevresel değişiklik nedeniyle, iki ayak üzerinde durmak zorunda kalmış olabilir. Alet ve silah yapması, giyinmesi; bedenindeki noksanlıkları adapte olmak için girdiği arayışın bir sonucu olabilir. Hepçil olması, zamanla süt ve un gibi çeşitli besinleri diyetine eklemesi de adaptasyon gücünün kanıtı gibi düşünebiliriz. Hatta Göbeklitepe gibi inanılması güç projelerde yer alması da bu adaptasyon yeteneği sayesinde olabilir.

Tarihöncesini düşünürken avcı-toplayıcı yaşam sırasında iklimin tamamen farklı olduğunu, havanın ısınmaya başladığında, günümüz iklimine yakın sıcaklıklara gelmeden önce, yaklaşık iki bin yıllık çetin bir buzul çağının yaşandığını unutmamak gerekiyor. İnsan bu yeni iklime adapte olmaya çalışırken Göbeklitepe, Karahantepe, Sayburç gibi anıtsal yapıları inşa ediyor. Tarım toplulukları yaygınlaşırken de bu “eski” biçimden uzaklaşılıyor. Erekte taştan erkek heykellerin yerini pişmiş topraktan doğurgan kadın heykelleri alıyor. Taştepelerdeki saldırgan büyük kedigiller, tarım toplumlarındaki kadın heykellerinin iki yanında uysal bir biçimde dururken tasvir ediliyor. Acaba Çatalhöyük’te insanlık tarihinin ilk devrimlerinden birine tanıklık ediyor olabilir miyiz? Ya da süreç dönüşümü mecbur mu kılıyor?

İnsanı insan yapan tek bir neden aramak doğru değil. Duygularının olması, düşünmesi, tasavvur etmesi, hatırlaması ve bunların hepsiyle yarattığı kültür kavramı insanı insan yapıyor. Ancak diğer canlıları ve doğayı bir meta olarak görmesi ve sonucunu hiç düşünmeden üzerlerinden fayda elde etmeyi kendisinde hak görmesi; insanı içinde yaşadığı bütünden koparmış durumda.

cinsiyete dayalı iş bölümü

Arkeo Blog 3. Yazı

Cinsiyete dayalı iş bölümünün başlangıcının sorumlusu tarım olabilir mi?

Kabaca MÖ 10.000 ila MÖ 7.000 arasındaki Çanak Çömleksiz Neolitik dönemde, Harran Ovası çevresindeki höyüklerde (yani Taştepeler’de) ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Dicle Bölümü’ndeki höyüklerde (örn. Gre Fılla) dişi ve kadın betimlemelerine neredeyse hiç rastlanılmamıştır. Tarihöncesi insanının zihnini anlayabilmek, modern insan için zordur. Ancak “Neden dişi yok?” sorusunu da sormayacağımız anlamına gelmez.